Ana içeriğe atla

Mikro Milliyetçilikten Nano Milliyetçiliğe: Bireysel Devletçikler

Hızla ilerleyen teknoloji ile hayatımıza giren yeni terimlerden ve en popüler olanlarından biride kuşkusuz "Nano" kelimesidir. Fizikteki anlamı metrenin milyarda biridir. Matematiksel ölçü olarak 1 nanometre = 10^-9 metredir. Ölçü sisteminde, Mikro'dan küçük Piko'dan ise büyüktür. Bundan 20 belki 30 yıl öncesine kadar teknolojik araştırmalar, keşifler, icatlar mikron seviyesinde yapılabiliyordu. Yani metrenin milyonda biri. O zamanlar popüler teknoloji mikron boyutlarında yapılan üretim üzerine odaklanıyordu. Mikro-çipler hala bugün bile bilim ve ürün dünyasında önemli yere sahiptir. Günümüzde artık dahada küçüğü zorluyoruz. En küçüğe ulaşıp o boyutlarda kontrolü sağlamak çabasındayız insanlık olarak. Çünkü küçüldükçe daha kompak ve zarif cihazları, daha da güçlü donanımsal özelliklerde üretebiliryoruz. Yine küçüğe gitmenin özellikle bir kaç yüz atomun bir araya geldiği nano boyutlar inmenin ilginç özellikleri de ortaya çıkardığı bugün bilim dünyasının yaygın çalışmaları arasındadır. Yani malzemeler küçüldükçe büyük hallerinden farklı fiziksel ve kimyasal, hadi söyleyelim, Kuantum Fiziğinin etki alanına giren özellikler sergilemeye başlıyorlar. Buda işte ortaya çıkan akıllı telefonlar, hidrofobik (su sevmeyen) kumaşlar, nano partikül katkılı motor yağları vs. gibi büyük teknolojilerin çekirdeğini oluşturuyor. Tüm bu süreçlerin içerisinde "Nano" kelimesi şimdilik müdahale edebildiğimiz en küçüğü temsil ediyor durumdadır.

Peki bu durum sosyolojiye uyarlanabilir mi? Yani madem küçülmek veya küçüğü kontrol etmek bazı avantajlar veya dezavantajlar getiriyor. O zaman bu durum insanlık üzerinde bir anlam ifade edebilir mi? Bahsedilegelen toplum mühendisliği bu aşamada nerede duruyor?

Aslında Nano boyutlara inme çabası sadece teknolojide ortaya konulan bir süreç değil. Dünyada yaşanan olaylara ve gidişata bakıldığında teknolojideki bu küçülme eğiliminin teknolojisi ile birlikte insanlığa da yansıdığı görülebilir. Bu eğilim bilinçli veya bilinçsiz yapılabilir fakat "Toplumu en küçüğe götürme; Nano-Sosyalizm ve Nano-Milliyetçilik" ifadesine bildiğimiz kadarıyla ilk defa bu yazıda değinilmiştir. 

Yaşanan gelişmelerden bir kupleyi şöyle bir kronoloji ile özetleyelim; yarı iletken teknolojisinde ki gelişmeler, çip kapasitelerinin artışı, bilgisayar sistemlerinin küçülmesi, akıllı cihazlar, yapay zeka ve ürünlerinden bir numune Sosyal Medya. Gelişmeler bir birini tetikleyerek bugünkü haline kadar geldi ve devam da ediyor. 

Sosyal Medya kavramı insanlık tarihinde yeni bir çağ açtı. Artık insanlar dijital ortamlardan eski arkadaşlarını buluyor yenileri ile tanıştırıyor. Oyun oynuyor, fikirlerini paylaşıyor. Gittiği, gezdiği yerler hakkında bilgiler aktarıyor, yediklerinin resimlerini paylaşıyor. Artık yaşamlar klasik bir ifadeyle gözler önünde sergileniyor. 

Asıl değinmek istediğim bir takım güçler, şirketler yada her-kimseler insanlığı Nano-boyutlara götürüyor. Biraz daha açacak olursak konuyu şöyle izah edebiliriz. Bir devleti örnek olarak alalım. Klasik bu devletin bir başkanı, vekilleri, yasası, kanunları olur. Medya başlığı altında büyük güçlü televizyon, radyo ve gazeteleri vardır. Devlet kurumları birbirlerine muhtaç ve aynı zamanda senkronize (bütünleşik) çalışırlar. Belirli topraklar parçalarını sahiplenmişlerdir ve egemenlik hakları iddia ederler. Finans bankaları, savaşacak orduları, asayiş için polisleri vardır. Bu ibareler hayli fazla yazılabilir. Gerek yok şimdilik yeter. 

Peki yeni düzende işler nasıl gidiyor. İşte orası yeni bir devlet ve klasik olana hiç benzemiyor. Bir nevi Dijital Devlet. Tabi resmi olarak henüz böyle bir devlet yok. İhtiyaçta yok. Çünkü bu sistem en küçüğe yani insana hitap eden bir yapı teşkil ediyor. Her birey birer devlet gibi hareket edebiliyor. Dijital ortamda kendi kararlarını özgürce verebiliyor. Başkan kendisidir. Sanal ortamda ne isterse onu yapabiliyor. Yazılmış ve kesinleşmiş bir anayasa veya kanunları da yok. Herkesin kendi sosyal medyası var ve Twitter, Instagram veya Facebook'tan demeçler verebiliyor. Youtube'ta televizyon sahibi medya patronu. İstediği zaman istediği gibi basın açıklaması yapabiliyor. Pay-pal bankasına sahip. Kripto paralar kazanıyor ve hiç kimseye ihtiyaç duymuyor. Borsa da şirketleri, Forex'te petrolü var. Kendi sahasına girmiş, gözüne kestirdiği rakipleriyle, elindeki imkanları kullanarak kıyasıya savaşıyor. Artık dünyada ki bir toprak ve egemenlik onu pekte alakadar etmiyor. Çünkü onun kendi bayrağı dijital ortamda Pubg'de dikili. Bloglardan istediği yeri gezebiliyor. Netflix'te kendi yaptığı sinemayı izliyor.

Toplumlar, milletlere, milletler kabilelere, kabileler ailelere ve ailelerde bire indiriliyor. Yani küçüğe gitme eğilimi burada da son hız devam ediyor. Artık her birey kendi değerlerini inşaa ediyor. Bağlı olduğu veya olmak istediği bir değerler bütünü yok onlar için. Bu süreçte İmparatorluklar, ulus devletlere, oradan şehir devletlerine ve oradan da bireylerin kendi kendini yönettiği sisteme doğru gidiliyor. Komplo teorilerine girmeden şöyle bir öngörü yanlış olmaz. Yakın bir gelecekte artık devletler olmayacak. Yani bizim bildiğimiz manasıyla olmayacak. Bir değerleri olmayacak. İnsanlık için bir şey ifade etmeyecekler. Fazlalık görülecek bu kesim tarafından. Bireysel Yönetim Süreçleri kontrolü devr alacak. Hiç kimse bir yere aidiyet hissetmeyecek. Kısacası dünyalı olacak. 

Asıl gelinmek istenen noktada burasıdır. Dünyalı vatandaşlar oluşturmak. Ortak dil konuşan, geçimlerini sanaldan sağlayan, kripto para zengini dünyalılar. Zaten yapay zekayla birlikte bütün işçi işlerini makineler yapacaklar. O zaman yönetilebilir ve belli amaçlara bilerek yada bilmeyerek odaklanmış ve hizmet eden müstakil birey devletçikleri olması kulağa pekte kötü gelmiyor(!)

Ama çok güzel kurgulanmış bu Truman Show dünyasında gözden kaçırılan asıl mesele küçüldükçe büyük resmin görülememesidir. Atomlar birleşerek nano yapıları oluşturur. Nano yapılar kümeler oluşturur ve böylece baya hacimce ve kütlece kayda değer bir genel yapı oluştururlar. Yani bireysel devletçikleşen bu insanlar aslında farkına varmadan büyük bir kütle (kitle) oluşturuyorlar. Dünyalılar! Hemde tek noktadan kontrol edilen dünyalılar. 

Küçüldükçe, bireyselleştikçe, devlet ve millet değerlerimizden uzaklaştıkça önümüzde özgürlüğe giden bir yol açıldığını zannediyoruz. Oysa bilerek yada bilmeyerek büyüğün hizmetkarı oluyoruz.


Fahrettin Eyüpoğlu (2020). Mikro Milliyetçilikten Nano Milliyetçiliğe: Bireysel Devletçikler, Mavi Gazete.



Yorumlar

  1. Altına imzamı atarım çok önemli tespitler yapılmış. Sosyal Medya Matrixtir. Fakat bu Matrix kurulmadan yıkılacak.

    YanıtlaSil
  2. Dünyada yapılmak isteneni bukadar güzel ,açık ve anlaşılır bir şekilde anlatan müthiş bir yazı...Yüreğinize,kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Harika bir yazı,tesekkür ederim

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Merhaba Dünya!

 Değerli Okuyucular, Giriş için biraz klasik bir başlık seçtik. Hatta çok klasik oldu :-). Olsun bakalım, sıradan ve klasik başlamak iyidir düşüncesindeyiz. Mavi Gazete olarak karşınızdayız. Tabi gazete derken bu noktada klasik gazeteleri kastetmiyoruz. Haber vb. içerikler verilmeyecek bu gazetede. Daha çok blog-gazete tarzı bir durum oluşturmak istedik. Öyle profesyonel bir durumda söz konusu değil. Açıkçası içimizi dökmek istedik. Sizlerle dertleşelim, sizlerin dertlerini dinleyelim. Bazen güncel konular ile ilgili yazılar klavyeye alalım bazende ilmi yeni adıyla bilimsel takılalım dedik.  Devir  akıllı mobil  cihazlar devri. Yedisinden yetmişine hepimiz dijital çağın gereksinimlerine ayak uydurduk diyebiliriz. Artık birer dijital okuyucularız. Ee birde ağzı olan konuşuyor durumu var ülkemde, biz niye susalım o halde :-). Çokta iddialı değiliz zaten. Serbest yazarlık bir nevi. Tek kişiye faydamız dokunsa kafidir vesselam.. Her insan kendine bir dünya. İç alemimizde neler yaşıyoruz ne

Neden artık küçük boyutlu cep telefonları üretilmiyor?

 Her geçen gün telefon boyutlarında kayda değer artışlar yaşanıyor. İncelikleri bakımından zarifleşen telefonlar ekran boyutları olarak devasa hale geldiler. İlk çıktıklarında trend küçülmeye yönelikti. En küçük telefonu üreten firma daha prestijli bir duruma geliyordu. Çünkü gaye ALO demekti ve bunu en ergonomik ve az yer kaplayarak yapan cihaz öne çıkıyordu.  Dokunmatik ekran telefonların hayatımıza girmesiyle süreç tersi yönde işlemeye başladı. Artık büyük ekranlı telefonlar makbul durumda. Peki ama taşıması zor olan bu cihazları tercih etmeyen kitle ne olacak?  Gerçekten kendinize uygun minik telefon bulmak zor. Bulsanız dahi premium veya özel seri üretim olacağından pekte fiyatları iç açıcı olmayacaktır. Yine firmalar kendi modellerine alternatif olabilecek kendi telefonlarını dahi satış politikası olarak getirmeyebiliyorlar. Örneğin Samsung'un Galaxy A40 modeli çok ince, zarif ve küçük bir telefon. Özellikleri bakımından orta giriş seviye olan bu telefon tatmin edici özellikl